Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam133
Toplam Ziyaret738796
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

Deniz Feneri


Deniz Feneri
Kadınlara Adanmış Bir Roman

1927'de yayınlanan "Deniz Feneri", "Virginia Woolf"un en ünlü ve en etkili eserlerinden biri olarak kabul ediliyor. Deniz Feneri, insan ilişkilerinin karmaşıklığını, zamanın geçişini ve sanatın öznel deneyimleri yakalamadaki rolünü araştıran modernist bir roman.

Roman üç bölüme ayrılmış: İlk bölüm olan "Pencere" İskoçya'nın Skye Adası'ndaki bir yazlık evde geçiyor. Ramsay ailesini, özellikle de arkadaşları ve ailesi için bir akşam yemeği partisi düzenleyen Bayan Ramsay'ı tanıtıyor. Anlatı, çeşitli karakterlerin düşüncelerine ve algılarına odaklanıyor, onların içsel düşüncelerini ve ilişkilerindeki gerilimleri ortaya çıkarıyor.

İkinci bölüm olan "Zaman Geçiyor", Birinci Dünya Savaşı'nın yaşandığı on yıl boyunca zamanın geçişini tasvir ediyor. Evde meydana gelen değişiklikleri ve karakterlerin yaşamlarını soyut ve bağımsız bir şekilde anlatıyor.

Son bölüm olan "Deniz Feneri" on yıl sonra geçiyor ve karakterlerin çoğu yazlık eve dönüyor. Ancak Bayan Ramsay öldüğü ve aile önemli değişiklikler geçirdiği için hepsi mevcut değil. Hikaye, Ramsay’ın çocuklarının, özellikle de James'in, uzun zamandır arzuladıkları hedef olan deniz fenerine yaptıkları geziyi anlatıyor.

Roman boyunca Woolf, zamanın geçişi, insan ilişkilerinin karmaşıklığı, bireysel kimlik mücadelesi ve varoluşun geçici anlarını yakalamada sanatın rolü ve benzer temaları araştırıyor.

Deniz Feneri, yenilikçi anlatım tarzı ve bilinç akışı tekniği nedeniyle takdir ediliyor. Woolf, karakterlerinin düşüncelerini ve bakış açılarını derinlemesine inceliyor, onların iç yaşamlarına ve karşılaştıkları zorluklara dair içgörü sağlıyor. Roman, geleneksel olay örgüsü ve yapı kavramlarına meydan okuyor, bunun yerine karakterlerin içsel deneyimlerine, düşünce ve duygularının gelgitlerine odaklanıyor.

Woolf ayrıca cinsiyet yapısını ve kadınlara yönelik toplumsal beklentileri de inceliyor. Bayan Ramsay karakteri aracılığıyla, 20. yüzyılın başlarında toplumda kadınların sahip olduğu sınırlı rolleri ve yetersiz fırsatları eleştiriyor. Ayrıca roman, gerçekliğin öznel doğasını ve bireylerin çevrelerindeki dünyaya ilişkin anlayışlarını nasıl oluşturduklarını araştırıyor.

Deniz Feneri, geleneksel anlatı biçimlerinin sınırlarını zorladığı ve insan bilincini temsil etmenin yeni yollarını araştırdığı için modernist edebiyatın dönüm noktası niteliğinde bir eseri olarak kabul ediliyor ve yenilikçi tarzı nedeniyle kalıcı bir çalışma olmaya devam ediyor.

kosektas.net

Virginia Woolf  Deniz Feneri

Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima