Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam119
Toplam Ziyaret740016
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

Ana - Maksim Gorki

Maxim Gorki”nin "Ana" adlı romanı, Ana olarak bilinen, “Pelageya Nilovna Vlasova” adlı bir kadının, son derece pasif ve itaatkâr bir bireyden, Rusya'daki devrimci hareketin aktif bir katılımcısına dönüşümünü irdeleyen bir çalışma.

Hikaye, 1905 Rus Devrimi'nin arka planında geçiyor. Ana, başlangıçta oğlu Pavel'in devrimci faaliyetlere katılımını isteksizce destekliyor, ancak, işçi sınıfının karşılaştığı adaletsizliklere tanık oldukça, oğluna var gücüyle destek veriyor; sıradan ve itaatkar bir anadan, analık gücünün ve devrimci ruhun sembolüne dönüşüyor.

Roman, proletaryanın zorlu koşullarını ve artan hoşnutsuzluğu tasvir ederek dönemin sosyo-politik ortamını derinlemesine inceliyor. Gorki, bireysel ve siyasal olayları ustalıkla örüyor ve toplumsal güçlerin bireylerin yaşamları üzerindeki etkilerini gözler önüne seriyor.

Gorki, ezilen işçilerden baskıcı yönetici sınıfına kadar, toplumun farklı tabakalarını temsil eden karakterleri canlı bir şekilde tasvir ederken, devrimci fikirlerin dönüştürücü gücüne ve insan ruhunun baskıya karşı olan direncine dikkat çekiyor.

Anlatı, sembolizm açısından zengin; Ana, direnişi ve değişimi körükleyebilecek besleyici gücün metaforu olarak katkı sağlıyor. Romanın uyanış, fedakarlık, direniş ve kurtuluş temalarını işlemesi, onu tarihsel bağlamının ötesinde yankı uyandıran güçlü bir eser haline getiriyor.

Özetle "Ana", Rus Devrimi'nin ruhunu yakalayan, akıcı ve duru bir anlatıyı sosyal ve politik içgörülerle birleştiren, seçkin bir dünya klasiği.

Ana l PDF Sürümü

Britannica l Russian Literature

Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima