Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam278
Toplam Ziyaret739615
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

Gazap Üzümleri



"John Steinbeck"in "Gazap Üzümleri" 1939 yılında yayınlanmış klasik bir roman. Roman, Büyük Buhran Dönemi’ndeki ekonomik çöküşün “Joad Ailesi” üzerindeki etkisini canlı bir şekilde tasvir ediyor ve hem işçi sınıfının şanlı mücadelesini hem de büyük şirketlerin ve tarım endüstrisinin, kâr uğruna, emeği nasıl sömürdüklerini anlatıyor.

Büyük Buhran sırasında, Joad ailesinin, daha iyi bir yaşam sürdürebilmek için, Oklahoma'dan Kaliforniya'ya yaptığı yolculuğu keyifli bir şekilde anlatan “John Steinbeck”, yoksulluk ve sosyal adaletsizlik karşısında insan ruhunun ne denli dayanıklı olabileceğine de vurgu yapıyor.

Büyük Buhran Dönemi’nde, büyük şirketlerin göçmen işçileri sömürmesi ve yoksul yaşam koşullarına yol açması nedeniyle adaletsizlik had safhaya ulaşmıştır. “Tom Joad” liderliğinde kendilerine vaat edilen topraklara ulaşmak için Kaliforniya'ya doğru bir yolculuğa çıkan “Joad ailesi”, batıya doğru ilerledikçe, hem doğal engellerle hem de büyük şirketler tarafından kurulan tuzaklarla karşılaşır.

Steinbeck'in duru anlatımı, dönemin çaresizliğini yansıtıyor ve insan ruhunun zorluklara karşı dayanıklılığını tasvir ediyor. “Gazap Üzümleri”, Amerikan kapitalist sistemine yönelik sert bir eleştiri; göçmen işçilerin karşı karşıya kaldığı sömürüyü ve toplumda kökleşmiş derin eşitsizlikleri gözler önüne seriyor.

Joad ailesinin yolculuğu, yoksulluğun ve yerinden edilmenin insanlık dışı etkilerini ortaya koyuyor ve adaletsizlik karşısında insan onurunun ne denli erozyona uğradığını vurguluyor.

“Gazap Üzümleri”, adaletsizlikle mücadele aracı olarak örgütlü eylem ve dayanışmayı savunuyor. "Tom Joad"ın bireyci bir zihniyetten sıyrılıp örgütlü direnişe daha olumlu bakışı bu ayrıntının altını çiziyor. Haksızlığa karşı verilen mücadele sırasında göçmen işçi kamplarının oluşumu, sömürücü uygulamalara karşı direnişin ve toplumsal desteğin sembolü haline geliyor.

"Gazap Üzümleri", sadece Amerika’da değil, tüm dünya toplumları üzerinde de önemli bir etki yarattı; işçi hakları, sosyal adalet ve daha bir çok haktan mahrum bırakılan emekçilerin durumuyla ilgili tartışmaları ateşledi. Kitap, algılanan sosyalist imalar nedeniyle eleştirilere, hatta sansüre maruz kaldı.

“Gazap Üzümleri", hikaye anlatıcılığının ötesine geçen, toplumsal sorunların kalbine inen ve okuyucuları tarihin çalkantılı bir döneminde Amerikan deneyiminin sert gerçekleriyle yüzleşmeye zorlayan güçlü bir çalışma.

Gazap Üzümleri, PDF Sürümü

Britannica l English Literature


Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima