Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi9
Bugün Toplam81
Toplam Ziyaret738744
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Çocuklarınıza ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

Yaylacı - Zilfi ve Salih Erdem

Annesiyle babasının anlattığı aşağıdaki aşk hikayesini yazıya yansıttıktan sonra ziyaretçilerimizle paylaşan Davut Erdem'e çok teşekkür ediyor, bu tür paylaşımlarının devamını bekliyoruz.

kosektas.net

 


 

 


 

 
 Salih Erdem
 Zilfi Erdem

Köyümüz bakkallarından Salih Erdem ile eşi Zilfi Erdem. Antalya'da yaşıyorlar. Doksanına yaklaşmış olmalarına rağmen, ikisi de oldukça dinç! Vaktiyle Köşektaş'ta yaşanmış, akıllarının erebildiği tüm olayları anımsamakta ve anlatmakta hiç zorlanmıyorlar! İşte, Zilfi Erdem ile eşi Salih Erdem'in anlatmış, oğulları Davut Erdemin de kaleme almış olduğu kısa bir aşk hikayesi ile bir şiir!

Çok fakir bir ailenin çocuğu olan Yaylacı, daha çocuk yaşlarda çobanlık yapmaya başlar. On yedi, on sekiz yaşlarına geldiğinde, çobanlığı kusursuz yapabilen Yaylacı, Avanoslu bir ağadan, yanında çalışması için teklif alır. Bu teklifi kabul eden Yaylacı, Avanoslu ağaya çiftçi durur. İşe başladıktan ve aradan biraz zaman geçtikten sonra, gönlünü ağanın Zöhre adındaki kızına kaptırır. Başlangıçta bu gizli bir sırdır ve bu sırrını uzun süre kimseye söylemez. Ancak Zöhre ile aralarında başlayan aşkın zamanla büyümesi, ilk önce ağanın çevresindekiler tarafından, daha sonra da ağa tarafından duyulur. Bunun üzerine ağa, Yaylacı’nın hesabını görür ve işine son verir. İşine son verilen Yaylacı, işten kovulduğundan çok, Zöhre‘den uzaklaştırılmasına üzülür. Ancak çaresizdir ve köye döner. Döner ama, Zöhre’yi de bir türlü unutamaz, onun için şiirler yazar, türküler söyler.


Avanos dediğin küçük bir kasaba,
Gün enerken oturdular hesaba,
Sana diyom sana sevdiğim güzel,
Gavlimizi düşmanlara desene.

Hazeli de deli gönül hazeli,
Ah çektikçe gözler yaşarır,
Bir gece sinene misafir olsam,
Çağırsam da çıkar mısın dışarı.

Kuş olur da ben havada uçarım,
Pavraz vurur ben kanadımı açarım,
Hiç keder çekme sevdiğim güzel,
Takar kanadıma alır kaçarım.

Kara taştır Avanos'un ziyneti,
Düşmana uğrasın verem illeti,
Bize derler Çöloğlu'nun milleti,
Yaylanızdan geçemiyom güzel kız.



Yaylacı: İbrahim Çöl.

„Kara taştır Avanos'un ziyneti“nin anlamı: Eskiden Avanos'a giden yol üzerinde su ile çalışan sıra sıra un değirmenleri varmış. Bu değirmenlerin taşları siyah renkliymiş. Değirmenlerin çokluğu, Avanos‘un zenginliği, yani ziyneti imiş. 

 

 


Yorumlar - Yorum Yaz
Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima