Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam106
Toplam Ziyaret738769
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Çocuklarınıza ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

Gaz Lambası - İbrahim Çöl



Ahmetli'de Akşam • Adnan Yalım • 2012 - Tuval Üzerine Yağlı Boya: 89x116

Serginin sonuna daha kaç gün var
Nasıl beklerim ben o güne kadar
'Ahmetli’de Akşam'ı alacağım
Evimde baş köşeye asacağım!
…...................................................

GAZ LAMBASI

Bir zamanların vazgeçilmez aydınlatma araçlarını konu edinen bu seçkin yazısını bizimle paylaşarak, unutulmaya yüz tutmuş kimi anı ve hatıralarımızı yeniden canlandıran, sayfamızın içeriğini zenginleştiren, sayfamızdaki renk ve fark çeşitliliğini artıran öğretmen İbrahim Çöl'e çok teşekkür ediyoruz!
kosektas.net

İBRAHİM ÇÖL
 
      

Çıra

 Gaz Lambası

 Lüks

Kağıthane Kaymakamı Sayın Ahmet NARİNOĞLU: "Tesadüfen, elektrik kesintisi sonrası getirilen mum ışığında, yıllar sonra yazmaya başladım."

Birden mum ışığında çocukluk yıllarımda yazdıklarımızı sildiğimiz defterli günlere döndüm. Ufacık kalmış, adeta avuca sığmayan, kurşun kalemle, sert mi sert silgi arasında silinen yazılar… Defterin üzerine yansıyan mum ışığında kalemi ve kocaman gölgesini hatırladım. Mum ışığının asaletini şimdi yeniden keşfediyorum. Sönecek diye korktuğumuz, aslında karanlığın korkusuyla yanan mum diline nefesimizi dahi veremediğimiz, uzaklıkta yazarken küçücük dünyamızda nelerin peşindeydik. Şimdi hatırlayamıyorum ama mum ışığına bakınca gözlerimizi koca bir ışığın aldığını, yazıya tekrar bakınca bulanık yazıları gün gibi hatırlıyorum.’ Diyor bir yazısında.

Mumu hiç hatırlamıyorum. Bizde mi yoktu, yörede mi kullanılmazdı, bilmiyorum.

Yazıyı okuyunca gaz lambasını hatırladım. Hani şu zarif, narin boynu, lale endamlı isli şey. Altında ince belli gaz haznesi. Haznede gaza batarak yanan ham pamuktan fitili. Fitilin içinden geçtiği tırtıklı yuvarlak ışık şiddeti ayarlama mekanizması takılı bombeli sarı tenekeden mamul beki. Yukarıdan gelsin diye ışık hep baş tacı, ince tellerle asılır duvarlara direklere.  Aydınlığı artırsın diye ince bele sıkıca dolanmış tellere tutturulmuş yuvarlak ayna. Yarım yamalak, ala karanlık loş ışık saçar. Asılı bulunduğu kısmın alt tarafını aydınlatmazdı.

Köy odalarında, muhtarlıklarda yapılan sohbetlerde lambanın altındaki oturup konuşanı ve sesini tanımıyorsanız kim olduğunu tanımak için ya onu pür dikkat dinler ya da tanımaya çalışırken bütün konuşulanları anlamaz kaçırırdınız. Bu bölümde kalan her ne ise karanlık gölgede kalmış hemen hemen seçilmeyen tanınmayan şeyler gibi dururdu. Fark edilmezdi konuşanın kızaran yüzü mimikleri jestleri.

Yakılma süresince gittikçe islenen cam fanusu karanlığı biteviye artırır koyulaştırır. Havalandırma az olursa, ortamı bir yarım yanmış gaz kokusu sarardı sinsi sinsi usulca. Saman damlara yakın olur, yangın çıkar yanar ev ocak. Kaç ev ocak söndü bilinmez.

Her gün temizlenirdi itina ile kapı önlerinde. Yazları yorgun argın tarladan bahçeden gelene iş. Bir taftan sokulup öbür uçtan çekilir usul usul mendil veya bezi. Kışın içine doldurulan kar taneleri ile arındırılırdı isinden. Ardından tüy bırakmayan bez antrenmanları yapılırdı nazik narin usulce.

Yaramazlık mı yoksa bilgi eksikliği mi fanusun üzerinden bakmaya çalışınca yanan saçlarımız kirpiklerimiz tenimiz. Bazen de dalgın öğrenmeye çalışırken kerrat cetvelini, yazarken yüze kadar, çok yaktım saçlarımı. Boğazımıza kaçan yarım yanmış gaz ve kokusu. Kış günleri hapisliğinde salon oyunları oynarken köşe bucak çarpmasın değmesin diye balonumuz naylon topumuz, pür dikkat kesilmişken kıracağımız belli bilinen korkular sinmişti içimize. Yinede oynamaktan durmazdık oyunlarımızı kaçamak kaçamak. Hatırlamam kaç kez kırdığımızı kardeşlerimizle. Bazen düşürürken çarpan balonumuz naylon topumuz korkmadan çekinmeden kesilmesine elimizin, yakalamaya kırılmasını önlemeye çalışırdık son ümit. Kırıldıktan sonra sessiz suçluluk. Masumiyet firarı karlar üstüne. Kendi kırılmıştır kandırmacasına yatış, ben görmedim bilmiyorum iddiası oluşturma yapmacık yalancı davranışları.

Bazen ısladığım elimin suyunu silkerek çatlattım lamba camını. Bilmezdim ısı farkının camı kırdığını.

En çok akşamüzeri kırılıp çatlayınca camı muhtaç olunur kara teneke gaz çırasına islimi isli.

Gölge oyunları oynardık duvara karşı. Düşen gölgelerimizi dev sanırdık güçlü kuvvetli. Ellerimizi parmaklarımızı şekilden şekle sokarak, oynatarak duvarda yarışırdık birbirimizle.     

Kaza pazarlarından gelen insanlar iple boğazlarına asarlardı bu kıymetli şeyi ilkokul öğrencilerinin silgi kalem asmaları gibi.

Şimdi cisme harekete duyarlı aydınlatma araçları. Dokunmadan zahmetsizce karşılar gibi yanar söner, yanar söner biteviye. Düşünüyorum da nereden geldik nereye.

Öğrenirken odaklanmayı öğrenmeyi kolaylaştırmış mı ne. Şimdi zor öğreniyor az biliyoruz, bunca imkâna rağmen.

İbrahim ÇÖL

11.02.2010




Yorumlar - Yorum Yaz
Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima