Celalettin Ölgün, Köşektaş’ta altına bakmadık taş bırakmamış, Köşektaş ve insanına ait ne varsa, yazıya yansıtarak, günışığına çıkarmıştır! Celalettin Ölgün, halen Manisa’nın Turgutlu ilçesinde yaşamakta ve gönüllü olarak; öğretici, tanıtıcı, sosyal ve kültürel etkinlikler düzenleyen Turgutlu Kamp ve İzcilik Derneği’nin başkanlığını yürütmektedir. Mükür ve Hikayeleri adlı bu güzel çalışması için kendisine çok teşekkür ediyor, yürüttüğü faaliyetlerde başarılar diliyoruz! kosektas.net
Asıl adı, Mükremin idi ama insanlar bu kadar teltik, uzun adı söyleyemediklerinden, Mükür adıyla anarlardı. Gerçek adını belki kendi bile unutmuştu. Soğan yemez, evinde bulundurmaz, yiyenin yanında bile durmaz, derlerdi. En çok da soğanlı şakalarla karşılaşırdı. Eli uzdu, bozulan kapı “Firek”lerini, anahtarlarını ilkel bir biçimde onarırdı. Turhan yayarken yağın olmaması üzerine: “Ya ayranı olduracağım ya da basa basa dolduracağım!” dediği bugün bile anlatılmaktadır. Derler ki; en büyük arzusu, Kayseri’yi bir kez olsun görmekti, ama göremeden öldü.
Mükür'ün anlattığı olaylar aslında biraz abartılıdır. Abartmasının nedeni de anlatımı güçlendirmek içindir.
Köyümüzde Mükür ile ilgili çok öykü anlatılır, tesel getirilir. İşte bunlardan bazıları.
BİLEK - Konak, yukarı mahallenin ortak köy odasıydı. Uzun kış geceleri nasıl geçecek? Bazen eskilerden, geçmişten anlatılarak...
O gece, Mükür, Cebiç lakaplı ustanın, ustalığını övüyormuş, “Bir gün Bali tepesinde oturuyordum. Cebiç Mustafa, Körçeşme’nin oralarda bir ev yaptırıyordu. Çekicin taştan sıyırttığı kıymak kulağımın yanından vınlayarak geçmişti." diye anlatınca; oda cemaatinden Hüsnü (Uçar) de, “Dayı, sakın o taş Sarılar’dan gelmiş olmasın?” diye alaya almaya çalışınca, “Sus ulan işte, adamda bilek vardı, bilek!” diye azarlamış.
DUVARIN DENGESİ - Bir defasında kışın yağmur suyu inmesi sonucunda yıkılan bir duvarı incelerken el kadar bir “helik taşını” gösterip; “İşte, bu helik kaydığından duvarın dengesi bozulup çökmüş.” diyerek duvarın yıkılma nedenini çözmüştü.
TİLKİ - Mükür, uzun yıllar bağ bekçiliği yapmıştı. Kendine ait bir “Paa”sı kaynağını kendisinin bulduğu bir de pınarı vardı.
Bağ bekçiliği yaptığı zamanlarda, kendi anlatmasına göre, nasıl yapmışsa, sağ bir tilki yakalayıp, bağırta bağırta yüzüp, postunu çıkarmış, o durumda bırakmış. Çırıl çıplak olmuş o tilki, yuvada bekleyen yavrularını “copur copur” emzirmiş.
Kimilerinin aktardığına göre; yüzülmüş tilki, bırakıldıktan sonra, pınardan lıkır lıkır su içmiş.
TER - Mükür’ ün diz ağrılarıyla başı derttedir. Sarılar’daki bacısını görmeye gittiği bir zaman; onu sıcak kuma gömmüşler. “Bacım, kum o kadar sıcak, o kadar sıcaktı ki, benden bir ter boşandı, bir ter boşandı, kumun içinden ark yaptı da akıp gitti.
Abartılmazsa olmaz!
SAL - Mükür’ün eli uzdu, ancak ağırdı. Komşusu Bali, ekinleri biçmiş sap çekecek. Sal kurmayı bilmiyor, beceremiyor. Dengeli, düzgün sal kurmak herkesin işi değil. Salı kurması için Mükür’den rica etmiş. Belki de ücret karşılığı ya da karşılığında bir iş yapacak. Salı kurmaya başlamış ama eli ağır, işi sağlamcı olduğundan iş çok yavaş yürüyormuş. Bali’nin, “Şunu şuraya bağla, bunu şuraya vidalayalım, şu ağaç şuranın,” diye işe karışması üzerine; “Defol, şurdan, madem yapmayı biliyordun beni niye çağırdın?”
TÜFEK - Mükür’le Bılkı'nın Halil bağ bekçisidir. Kendi tüfekleri ile Büngülgöz’de hem yarış olsun hem de akşama pişirilecek et çıkması amacıyla sığırcık sürüsüne ateş etmişler. Mükür’ün atışı boşa gitmiş. O yıllarda ondan genç ve bekçilikte daha deneyimsiz olan Halil’in bir atışta dokuz kuş birden vurması da Mükür’ün zoruna gitmiş.
Akşam üstü yemek hazırlığı için kuşlar temizlenirken Halil yerde yatan tüfeğe basıp geçmiş. Bu durumu gören Mükür, kıldığı namazı bozup kalkarak:
“Sen ne yapıyon? Tüfeğin üstüne basılıp geçilirse kırk gün av vurmaz!” diyerek Halil’in ensesine tokatı yapıştırmış. Bu hikaye Mehmet Akdemir’den derlenmiştir.
Teltik: Söylenmesi anımsanması zor, az bilinen ad.
Mükür: Mükremin Taşkıran ölümü: 1981.
Firek: Kapı kilidi, Firenk (Fransız) Kiliti.
Cebiç: Samcak Ali Ağa, Abdülgani Yılmaz’ ın babaları.
Balitepesi: Köyün doğusunda, köye iki km’ ye yakın uzaklıkta bir tepe.