Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam275
Toplam Ziyaret738938
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

Memnune Şen Anlatıyor;

Vaktiyle Ahmet Çavuş`un Memnune Şen`e Olan Tutkunluğu


Kendisinin de bizzat içinde bulunduğu yaşanmış bir aşk hikayesini ve bu aşk hikayesinin Ahmet Uçar'a söyletmiş olduğu aşağıdaki deyiş ve tekerlemeleri bizlere aktaran Memnune Şen'e de; Memnune Şen'e ait diğer deyiş ve tekerlemelere ulaşmamıza vesile olmuş olan öğretmen Cumhur Uçar'a da sonsuz teşekkür ederiz!
kosektas.net


Vaktiyle Ahmet Uçar, Memnune’ye aşık olur. Sevdasından ötürü yanmaktadır. O günlerde eşek üstünde bağa bahçeye gidip gelmekte olan Memnune'yi sürekli takip eder, onunla bire bir konuşabilmek için fırsat kollar. Bir gün olur, aradığı fırsatı yakalar. Ancak, gelin görün ki, ikisi arasında geçen çok kısa konuşmada Memnune, Ahmet Uçar’a “emmi” diye hitep eder. Hiç ummadığı bir anda böylesi bir hitap şekliyle karşılaşan Ahmet Uçar, şaşkına döner ve hemen orada şu dizeleri söyler:

Bağa gelmişsin eşeğin yüklü,
Ne desen güzel sözlerin haklı,
On beş yaşında kırk beş belikli
Bir kız bana emmi dedi neyleyim.

Bilgi: Ahmet Çavuş, aslında, Karacaoğlan'a ait olan bir dörtlüğün ilk dizesini kısmen, ikinci dizesini tümden değiştirmiş, son iki dizesine ise hiç dokunmamış!

Daha sonraları Ahmet Uçar, düğürçüler aracılığıyla Memnuney'i babasından ister. Aldığı yanıt olumsuzdur. Memnune’in babası Ekiz Göçer: “Fakirdir.  Zamanla acından ölür.” gerekçesiyle düğürçüleri eli boş gönderir. Bu olumsuz haber üzerine Ahmet Uçar tümden şaşkına döner ve bu defa şu dizeleri söyler:

Elmas yarim al eline kalemi,
Ben söyleyim yaz başıma geleni,
Acından ölür o diyordu bana,
Hadi göstersin acından öleni.


Elmas: Ahmet Uçar’ın ilk eşi.



0 Yorum - Yorum Yaz
Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima