Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam117
Toplam Ziyaret739057
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

CAFİYE OLAYI VE TÜRKÜSÜ





Yöre

Köşektaş, Hacıbektaş

Türkünün Sözlerini ve Hikayesini Gönderen: Zeynep Ceren Seçkal

Kaynak

Latife Tandoğan, Nevşehir, Hacıbektaş, Köşektaş Köyü, D:1923, Ö: 2008

Mustafa Ceyhan, Nevşehir, Hacıbektaş, Köşektaş Köyü, D:1931

Kitap

Öyküleriyle Kırşehir Türküleri, Destanları, Ağıtları

Baki Yaşa Altınok

Oba Yayıncılık, Mayıs 2003, Ankara,

Türkünün Kayıtlı Bulunduğu Sayfalar

323 ila 328


Köyümüze ait olan ve 33 dörtlükten oluşan bu türküyü, hikayesiyle birlikte, sitemize armağan eden sayın Seçkal'a teşekkür ederiz!

kosektas.net 


TÜRKÜNÜN HİKAYESİ

1934 yılında, o yıllarda Avanos'a bağlı Köşektaş köyünde, Cafiye yeni yetme genç ve güzel bir kızdır. Aynı köyden, Rafet adında bir genç, Cafiye'ye gönül verir. Amca oğulları Niyaz, Mustafa ve Hüsnü'yü yanına alan Rafet, köyün diğer genç kızlarıyla bulgur çeken Cafiye'yi, kızların arasından alıp, Sarılar istikametine doğru kaçırır. Olayı duyan Cafiye'nin dayısı Bekir, yeğenini kurtarmak için silâhını alır, gençlerin peşine düşer. Bunu gören gençler, "Gelme, niyetimiz kötü değil! Cafiye'yi Rafet kendine eş edinmek için kaçırdı!" derler. Ancak Cafiye'nin dayısı Bekir bu sözlere aldırmaz. Bekir'in kendilerine yaklaşmakta olduğunu gören gençlerden Rafet, elindeki silâhı telaşla ateşler ve kızın dayısı Bekir'i vurur. Bekir orada (Kıyın Ardı) can verir. Bu olaydan sonra ilk olarak Barak, oradan da Altıpınar köyüne uğradıktan sonra Sarılar köyüne sığınırlar.

Olaydan haberdar olan Avanos karakolu, Sarılar köyünü basar. Gençleri teslim etmek istemeyen köy halkı, jandarmaya biraz dirense de sonunda vazgeçmek zorunda kalır. Jandarmalar gençleri alıp, Avanos'a götürür. Rafet ve arkadaşları hapse atılır. Cafiye'yi ise babasına teslim ederler. Sonraki yıllarda babası Cafiye'yi Kozaklı'ya bağlı Abdi köyünden Mehmet adında biriyle evlendirir. Bu evlilikten 6 çocuğu olan Cafiye, 1987 yılında vefat eder. Dayısı Bekir'in ölümü, Rafet'in hapse girmesi ve Cafiye'nin de başka biriyle evlenmesi yöre halkını üzüntüye boğar. Rafet'in amcasının kızı, yaşanan bu üzücü olaydan sonra aşağıdaki ezgili türküyü söyler:


TÜRKÜNÜN SÖZLERİ

Köşektaş'tan çıktım bir akşam vakti
Topladı fistanı beline soktu
Kayanın dibine varıp durunca
Depreşme dedikçe Cafiyem korktu

Bulgurun başında ben ettim işmar
Sarılar'a varınca oldum bin pişman
Sana diyom sana gelin Cafiyem
Vuruldu dayın da çoğaldı düşman

Köşektaş'tan çıktım tüfek dalımda
Bekir dayın aman vermez ardımda
Tüfekler atıldı Cafiyem korkar
Kurban olam hiç bırakma kolumda

Mezarın yanında müdafaa ettik
Köye giremedik Barak'a gittik
İlahi Cafiyem ne ettim sana
Yoruldum dedikçe elinden tuttuk

Bizde çıktık Boztepe'nin başına
Kara saçı çatma etmiş döşüne
Cafiyem dayanmaz kuru ayaza
Ver elini ellerime üşüme

Zalim Altıpınar misafir almaz
Sarılar köyünde hiç durmak olmaz
Yürü Cafiyem Avanos'a varalım
Hükümet beyleri hiç aman vermez

Mezarın yanında da eyledik harbi
Bir elim tabancada birinde mermi
Ne olur Cafiyem ağlayıp durma
Alnıyın yazısı da gördüğün görgü

Mezardan indik de yokuş aşağı
Tabancama süremedim fişeği
Ölürüm de vermez idim Cafiyem
Korkak çıktı Sarılar'ın uşağı

Evimizin önü arpa ekili
Kimler olsun Rafet'imin vekili
Kurbanlar olayım güzel Cafiyem
Topuz eylemişsin çalma kekili

Kalenin başında da ettik seyranı
Karalı geçirdik bu yıl bayramı
Bir mektup yollayın kadanız alam
Ben olayım Cafiyemin kurbanı

Rafetim de Avanos'un yolunda
Demir kelepçeler bağlı kolunda
Üç gider de bir arkama bakarım
Daha gönlüm bu davalı gelinde

Koluma vurdular altı okka demir
Hükümet beyleri veriyor emir
Sana diyom sana nazlı Cafiyem
Yiğidin alnına yazılan gelir

Çift kelepçe bağlamışlar koluna
Hele bakın şu Rafet'in halına
Sende mi ağladın kadersiz anam
Ele gelin giden benim yarime

Taramış zülfünü yıkmış kaşını
Kim onarsın şu Rafet'in işini
Mahkemede cebri götürdü deme
N'olur Cafiyem yakma başımı

Yenice bağları erken bozulmuş
Jandarmalar karakola dizilmiş
Kurbanlar olayım gelin Cafiyem
Bizim evrak Ankara'ya yazılmış

Çağlayıp akıyor şu Kızılırmak
Gayri bu ellerde hiç olmaz durmak
Kurbanlar olayım gelin Cafiyem
Babayın muradı da elimden almak

Ben vurmadım senin Bekir dayını
Elimden aldırdım nazlı yarimi
Sana diyom sana nazlı Cafiyem
Mapus damlarında sorma halimi

Acer bağımızda naneler biter
Durnası kazı da yalınız öter
Kurbanlar olayım gelin Cafiyem
Onbeş sene mapus ne zaman biter

Köşektaş altında çifte pınarlar
İçerler suyunda bizi anarlar
Kimler sorar şu Rafet'in halini
Mapusa gireni öldü sanarlar

Emmim oğlu ne belalı başımız
Mapus damlarına kondu kuşumuz
Cafiyem ifadeyi verdi de gitti
Gayri bir Allah'a kaldı işimiz

Görünüyor Avanos'un yolları
Dillendirdik konu komşu elleri
Rafet on beş sene mapus yiyince
Neye varır Cafiyemin nalları

Avanos'tan Kırşehir'e kalkarım
Evrak bozuh gelir ise çıkarım
Niye ah çekersin koca pederim
Birgün olur kör ocağını yakarım

Evlerinin önü büyük harımca
Avanos'ta mahkemeye varınca
Oturduğum yerden kalkamaz oldum
On beş seneyi de bende duyunca

Üç arkadaşım vardı biri Mustafa
Verin Cafiyemi süreyim sefa
Sana derim sana gelin Cafiyem
Şu kanunlar hiç gelmiyor insafa

Uzun olur Kırşehir'in kavağı
Allı vurun Cafiyeme duvağı
Kaderim böyleymiş gelin Cafiyem
Ne sen gelin oldun ne ben güveği

Yurt mu tuttun Kırşehir'in dağını
Sen erittin yüreğimin yağını
Mapusa düşeni öldü belleme
Bir gün yeşerdirim gönül bağını

Kapıdan geçti de fesin eğerek
Kucağında bir kızını severek
Garip anan çift koşmuşta sürüyo
Yalnız kaldım kul görgüsü diyerek

Köşektaş da Kırşehir'e aralı
N'ola anam ben olaydım yaralı
Mapus damlarında günüm geçmiyor
Cafiyem ellere gelin olalı

Çifte düğme dikmiş beyaz döşüne
Haydi gelin itaat et eşine
Eğer başkasına gelin olursan
Öleneçek kakıç kalır başına

Açın gardiyanlar kapıyı açın
Cafiyem geliyor kenara geçin
Ayağına giymiş ince kundura
Bastığı yerlere sar'altın saçın

Yüksek kaymış havlusunun önünü
Bilmeyen yok Cafiyem'in ününü
Biz birleştik dayın ayırdı bizi
Cahildik düşünmedik işin sonunu

Mapus damlarında çektim ahuzar
Sarı saçını da ettim bergüzar
Aç pencereyi de zalim gardiyan
Canlarım sıkıldı değsin ürüzgar

Sırma saçı topuğunda sürünür
Aklıma düştükçe gönlüm yerinir
Çağırma türküsün Şerif Bibisi
Duyarsa Cafiyem bize darılır


 
2 Yorum - Yorum Yaz
Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima