Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam75
Toplam Ziyaret743308
Refah ve Özgürlük

Yeterli beslenmeyi, barınmayı, nitelikli eğitimi imkânsız kılan, borç ve faturaları ödeyememe korkusuyla insanın aklını başından alan gelir adaletsizliği ve yoksulluğun, sağlığı, mutluluğu mahvettiğine dair araştırmaların sayısı giderek artıyor.

Yoksulluk beraberinde, artan hastalanma, sakat kalma ve erken ölüm riskini getirirken, kaliteli tedavilerden yararlanma şansını azaltıyor.

Yoksullukla birlikte eğitim düzeyi düşüyor, şiddet düzeyi yükseliyor.

Çocuklar için yoksulluğun uzun vadeli zihinsel sağlık etkileri daha da endişe verici.
Ailelerinin yoksulluk nedeniyle yaşadığı yoğun gerginlik ve travmaya maruz kalmaları, çocukların beyin gelişimini, hatta genlerini kalıcı olarak etkileyen zararlı stres hormonlarını tetikliyor.
Yalnızca fiziksel gelişimlerini değil, zekâ ve öğrenme kapasitelerini de sınırlandırıyor.
Çocuk gelişimine verdiği zarar o denli büyük ki, artık yoksulluğun erken dönem etkileri bir çocukluk hastalığı olarak tanımlanıyor.

Applied Research in Quality of Life’ dergisinde yayınlanan bir araştırmaya göre, ekonomik ve siyasi özgürlükle mutluluk arasında güçlü bağlar var.

Araştırıcılar özgürlüğü, ‘seçme imkânı’, mutluluğu ise ‘yaşamın öznel keyfi’ olarak tanımlıyor ve şöyle diyorlar:
“Siyasi özgürlük arayışının nedenlerinden biri, özgürleşmenin daha fazla sayıda insanın mutluluğuna katkıda bulunacağı inancıdır. Bu inancın arkasındaki teori ise yaşamımızı istediğimiz biçimde yönlendirdiğimizde, daha doyurucu yaşamanın mümkün olmasıdır.”

Bu saptamalara katılmamak mümkün mü!

Mutluluk, ekonomik ve siyasi özgürlükten beslenir; sağlığımızın düzeyini belirler...

Yoksulluk yalnızca parasızlık değil, kişinin insan olarak kendi potansiyelini gerçekleştirme imkânına da sahip olmaması demektir.

Ve insanların büyük çoğunluğu, yeterli kaynaklara sahip olup özgür seçimler yapabildikleri sürece, kendi mutluluklarını tasarlama yeteneğine sahiptirler.

Dr. Şafak Nakajima

Anasayfa

www.kosektas.net





Üstün Dökmen l Kirpi Mesafesi
Sosyal İzolasyon l Sosyal İlişkilerde Mesafeler Nasıl Olmalı?

KÖYÜMÜZ BİLGİSUNUM SAYFASI KOSEKTAS.NET 21 YAŞINDA

31 ARALIK 2003 - 31 ARALIK 2024


Bize gönderdikleri çiçeklerle ortak bahçemiz kosektas.net’i
süslemiş olan köylülerimize çok teşekkür ederiz!
--------------------------------------------------------

Köşektaş ve Çevresi: Gündüzün büyüleyici güzelliği, gecenin huzur verici sessizliği. Göllüpınarın Dere ve altından akan temiz su. Mayıs ortası ile Haziran ortasını oluşturan zaman diliminde, Göllüpınar ve çevresini sarmalayan iğdelerin etrafa saldıkları o keskin ve aklı baştan alan koku; Koca Yol, Karşı Mahalle, Elmalık, Körçeşme, Ortaçeşme ve Köşektaş Kayası...

Eğer siz, böylesi bir dünyada benim de yaşanmış anı ve hatıralarım var diyorsanız, onları, kendi anadilinizin yazı boyutlarına bağlı kalarak, hayatını deve yetiştirerek ve taşımacılık yaparak sürdüren bir tüccarın bir serüvenini, insani bir açıdan, bir efsaneye dönüştürerek de renklendirebilirsiniz, sizinle her gün aynı rüyaları paylaşan insanları mest edecek nakaratlar haykırarak da. Tercih sizin; siz hangisi daha kolayınıza geliyorsa onu yapın!

KOSEKTAS.NET


Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası kosektas.net; Köşektaşlı kalemşörlerin yarattığı yazı dünyası; Çüklüman Ali, Öksüzoğlan Çiçeği, Cücüğü Çullu Dağı, Köy Odaları, Yel Öttürdü, Yılan Fakı, Halk Tıbbı, Halk Dili, Körçeşme'nin Suyu, Öpmem, Bağrıma Basarım, Şavaşa Giden Deve Katarı, Kırmızı Yağ, Hırka ve Donluk, Çerçi, Babamın Elinde Üç Pilli Fener, Bir Yudum Köşektaş, Köy Çeşmeleri, Köyümden Manzaralar, Güzel Sanatlar İlgi Bekliyor, Geçmişteki Yılları Tazelermişçesine, KörinançBakış Açım, Müziğin Gücü, Rüstem Şen Bir ÖğretmendiSallanguç, Kele Kız Sini Geliyor, Yırtık Yaşamlar, İlkokulumuz ve Arkadaşlarımız, Köşektaş Dört MevsimEskibağ, Öteki Çanakkale, Bağlar BellenirkenKapadokya ve Güvercinler, Gaz Lambası, Hoh, Son Sabah, Allahım Döndür Beni, Göllüpınar, Abit Kızı, Deve Tellal Pire Berber İken ve diğerleri...

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası kosektas.net; Köşektaşlı şairlerin yarattığı şiir dünyası; Köyüm Köşektaş, Köşektaş, Köşektaş Çobanlama, Dalında Sev Gülü, Dedeme Mektup, Sıla, Sıladan Bir Haber, YazdırmaAlmanya, Göllüpınar, Kadıpınarı ve diğerleri....

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası kosektas.net; Köşektaşlı resim sanatkârlarının yarattığı sanat müzesi; Köşektaş Manzarası, Ahmetli'de Akşam, Ten ve MetalSoyut, Fırtına, Yorgan Hikayeleri, Savaş, Bereket, Kurbağa Prens, Çizgi, Damlanın Gölgesi, Giz, Düş ya da Ötesi, Düşün Kabusa Dönüştüğü An, Helezonik, Özgürlüğe Davet, Sinsi, Hain ve Aptal, Sıralama ve diğerleri...
Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası kosektas.net; Köşektaşlı ses sanatkârlarının yarattığı müzik dünyası; Senden Ayrı Yaşayamam, Meşesiz Dağlarda Meleyen Kuzu, Kozan Dağı, Kırmızı Gülün Alı Var, Yalancısın, Enkaz, Hayde ve diğerleri...

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası kosektas.net; Köşektaşlı fotograf tutkunlarının yarattığı fotograf müzesi; Göllüpınar, Karşı, Köy, Kaçkaç, Kızıltepe, Eski Bağlar, Elmalık, Gökçe Höyük, Kemerli Çeşme, Baharda Köşektaş, Kış Aylarında Köşektaş, Köşektaş Kayası, Çiçekleri ve Böcekleriyle Köşektaş ve diğerleri...

Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası kosektas.net; Köşektaşlı bahçıvanların çiçekleriyle donattıkları ortak bahçe; Köşektaş köyünün kültür duayeni Celalettin Ölgün`ün öksüzoğlanları, Şair Dr. Salim Çelebi`nin semenleri, öğretmen Hüseyin Seyfi`nın nilüferleri, Türk Dili ve Edebityatı Öğretmeni Tuncel Ölgün`ün karanfilleri, Hasanoğlan Köy Enstitüsü mezunu Musa Kâzım Yalım`ın sünbülleri, Türk Sanat Müziği Ses Sanatçısı Hilal Çelebi`nin açalyaları, öğretmen Hacı Çöl`ün begonyaları, T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü İstatistik Şube Müdürü Leyla Bayazıt`ın susenleri, öğretmen Ercihan Tandoğan`ın kaktüsleri, Şair Nedim Uçar`ın menevşeleri, öğretmen İbrahim Çöl’ün reyhanları, resim sanatçılarından Adnan beyin çalbaları, Sevil hanımın çuhaları, Yalçın Yalım`ın fulyaları, Gürsoy Şeref`in piyanları, Özgür Yalım`ın meyanları, öğretmen Melek Yalım Gül`ün petunyaları, öğretmen Fatma Şahin'in manolyaları, Gürsel Şeref’in zambakları, Dr. Besim Şeref`in sardunyaları, sosyolog Fahri Özdilek Şimşek`in lâleleri, Necdet Şen`in papatyaları, Kuddusi Şen`in sarmaşıkları, Özcan Antike`nin gardenyaları, nüktedan Cülü Karı`nın devedikenleri, hazırcevap Memnune Şen`in hercai menekşeleri, sorgucu melek Fadime Çöl`ün şebboyları, Mehmet Özdoğan`ın gelincikleri, Sabiha Özsoy`un fesleğenleri, Adile Şeref`in kuşkonmazları, yazar ve yayıncı Engin Korelli`nin şakayıkları, Dr. E. Sabri Dündar`ın semenleri, Hayati Akdemir´in rezeneleri, Ahmet Çavuş'un hezarenleri, Seyit Çavuş'un firuzeleri, Vahdettin Şen`in hanımelileri, Türk Popu’nun yeni umudu Umut Fırat Cesur`un çiğdemleri, Ferhat Yalım`ın nevruzları, Suavi Cesur'un erguvanları, Hüsnü Uçar`ın nergisleri, bakkallardan Halim Karatekin`in kamelyaları, Salih Erdem'in kadifeleri, öğretmen Emin Karatekin'in zerrinleri, Davut Erdem'in ıtırları, Cemil Gören`in lisan-ı sevirleri...

Gerçekte bu bahçe eteğinde çiçeği olan herkese açıktır. Çiçeği bu bahçeye dikmek için çiçeğin sağlam, sağlıklı ve kaliteli olması, çiçeğin güzel kokması gerekmektedir! Hem bir bütün olarak hepimizin, hem de ayrı ayrı her birimizin olan bu bahçeyi çiçeklerinizden mahrum etmeyin! kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası'nda yer alan metin, resim, fotograf gibi tüm içeriklerin hakları asıl sahiplerine aittir! Söz konusu bu içerikler, sahiplerinin rızası olmadan, matbu ya da dijital, başka ortamlarda kullanılamaz!

kosektas.net, Köşektaş Köyü Bilgisunum Sayfası


www.kosektas.net|İletişim: kosektas@kosektas.com| Son Güncelleme: 14 Ocak 2025
Sonbahar ve Eskibağ, birbirine çok yakışan zaman ve mekan. Çocukluğumdan beri beni çeken bir yanı vardır Eskibağ´ın. Bozkır ortasında az da olsa bitki örtüsüne sahip olması, belki de bende ormanlık alan izlenimi bırakmış olmalı. Zerdali, badem, alıç, kara erik ağaçlarının kapladığı alanın zemini harap kalmış bağlarla kaplıdır. Yirmi yıl öncesindeki yangında büyük zarar görmesine rağmen, hala o özgün yapısından izler taşıyor. Çoraklık`ın suyunu köyde bilmeyen yoktur. Hazmı kolaylaştıran, hoş tadı onu damacana sularından üstün kılar. Az ama kararlı akışı ile yaşanan kuraklığa meydan okuyor. Çeşmeden biraz yukarı çıkınca alıç ağaçlarıyla karşılaşırsınız. Kırmızı alıçtır çoğu, sarı alıçı tutmaz ama tadı fena değildir. Biraz daha iç kesimlerde badem ağaçları vardır. Yılına göre ya çok verir ya da hiç olmaz. Bu sene pek yoktu.
07.01.2025
Asıl adı, Mükremin idi ama insanlar bu kadar teltik, uzun adı söyleyemediklerinden, Mükür adıyla anarlardı. Gerçek adını belki kendi bile unutmuştu. Soğan yemez, evinde bulundurmaz, yiyenin yanında bile durmaz, derlerdi. En çok da soğanlı şakalarla karşılaşırdı. Eli uzdu, bozulan kapı “Firek”lerini, anahtarlarını ilkel bir biçimde onarırdı. Turhan yayarken yağın olmaması üzerine: “Ya ayranı olduracağım ya da basa basa dolduracağım!” dediği bugün bile anlatılmaktadır. Derler ki; en büyük arzusu, Kayseri’yi bir kez olsun görmekti, ama göremeden öldü. Mükür'ün anlattığı olaylar aslında biraz abartılıdır. Abartmasının nedeni de anlatımı güçlendirmek içindir. Köyümüzde Mükür ile ilgili çok öykü anlatılır, tesel getirilir. İşte bunlardan bazıları.
06.01.2025
Körinanç, en basit anlamıyla, “akıl ve bilim düşmanlığıdır!” Özellikle dinsel anlamda aşırı (tutkusal) bağlılıktır. Başka görüş ve düşünceye, özellikle de deneysel bilime, gelişip serpilme ve güçlenme hakkı tanımaz! Kendi inancı dışındaki hemen her şeyi yok etmeye çalışır! Menemen Olayı, Köy Enstitüleri’nin kapatılışı, Çorum, Maraş, Sivas ve Malatya katliamları, onlarca seçkin bilim insanımızın, araştırmacı - gazeteci ve yazarımızın katledilişi başlı başına birer körinanç olayıdır! Din ve inançla ilgili düşünce ve ilkeleri, hiç kanıt aramaksızın, incelemeksizin ve eleştirmeksizin gerçek bilgi sayan metafizik (fizik ötesi) düşünceyle, varlığımızın; bedenden bağımsız, ruhsal bir yapı olduğu inancına dayanan ve düşsel (hayali) bir anlayış körinançtır. (fanatizm).
06.01.2025
Bahar mevsiminde bile tarlada, bağda, bahçede çalışmaktan dolayı terledikçe bol su kaybeder beden. Su kaybettikçe susuzluk hissi artar. Pınardan, çeşmeden alınan su, tarlada sıcağın altında biraz beklerse “ılıktır” ne kandırır, ne de doyurur. En yakın pınardan soğuk suyun, tazesinin doldurulması gerekir. Bağda, bağ belleyen babamın bir işareti ile Sivri’de, büyük bir derenin içindeki Necati’nin pınarına koşar, çanak sürahiyi daldırırdım pınara. Suyun basıncından dolayı, sürahinin ağzı foş foş ses çıkartır ve bir süre sonra da sesi kesilirdi. O zaman anlardım sürahinin dolduğunu. Pınarın soğuk suyundan elimi yüzümü serinletir elimde sürahi ile dereyi tırmanırdım. O mevkide, susam, ada çayı, papatya, menekşe, kuzu kulağı, dede sakalı, çalı gülleri ve sarı hardal hatırlayabildiklerim. Hepsi de bahar kokusu salar çevreye mis gibi. Keklikler öterdi derelerde. Bir de, “hep büyük kuşu.” Aslında öten ibibikti. Lakin, bir masal anlatılırdı bu kuş hakkında. O yüzden hep büyük olarak bilirdik. Masal kısaca şöyleydi;
06.01.2025
Eğer bir kimse, içinde yaşadığı toplumun konuştuğu dili düzgün bir şekilde konuşamıyorsa, o kimse, ne başkalarıyla tanışabilir, ne kaynaşabilir, ne de başkaları tarafından ciddiye alınır. Hele yaşadığı bölgede çıkan yerel bir gazeteyi, haftada, ayda veya yılda bir gün olsun satın alıp okumaz, yakın çevresindeki olup bitenlerden bihaber yaşarsa, yaşadığı bölgenin hava durumunu değil de, 3000 km uzağındaki Türkiye’nin hava durumunu merak ederse, Almanya‘daki yaşama da, insanlara da yabancı kalır!
06.01.2025
Tartışma kaldırmaz bir gerçek: Yaşadığımız çağ, endişe, korku, kafa karışıklığı, kutuplaşma, kurum ve kuruluşlara yönelik güvensizlik çağıdır! Bilgi tarafından boğulmuş, ancak bilgelikten yoksun bir dünyada, öteleme ve ayrıştırma belirleyici duygu haline geldi. Despot ülke idarecilerinin sahte vaatleri, yarattıkları içi boş kahramanlıklar, korku ve algılar, sıradan insanları milliyetçiliğe, sorumluluk ve sorgulama bilinci olan insanları da, siyasi faillik endişesi içinde, çaresizliğe itti!
06.01.2025
Sosyal İzolasyon


Susan Sontag
Amerikalı deneme ve roman yazarı, insan hakları savunucusu

20. yüzyılın en etkili entelektüellerinden ve kültür eleştirmenlerinden olan Susan Sontag, sanat, kültür ve insan deneyimine dair keskin bakış açılarıyla tanınıyordu.

Belagat ve yalnızlık ilişkisine dair düşüncesi, dil anlayışının bireyin iç dünyasıyla olan bağlantısıyla alakalı olduğu yönündeydi.

Sontag, iyi konuşma, düşünceleri açık ve ikna edici bir şekilde ifade etme yeteneğinin, doğuştan gelen bir yeti olmadığına, izolasyonun bir sonucu olduğuna inanıyordu.

Toplumsal yaşamın egemen olduğu bir toplumda -ister ailelerde, ister gruplarda ya da toplumsal ortamlarda olsun- insanlar genellikle daha basit ifade biçimlerine başvuruyordu.

Sontag'a göre bir kimse ancak yalnız kaldığında ve kalabalıktan uzak olduğunda belagati geliştirebilirdi, çünkü bu izolasyon anlarında birey düşünceleriyle derinlemesine yüzleşebilir ve bunları açık bir şekilde ifade edebilirdi.

Sontag'ın dil hakkındaki fikirleri, kişisel kimlik, toplumsal yapılar ve insan durumunun kesişim noktalarını sıklıkla inceleyen daha geniş çalışmalarından şekillendi.

Birçok yazısında, fotografçılık, film ve edebiyat üzerine yazdığı çığır açıcı denemelerde olduğu gibi, izolasyonun yaratıcılık ve bireysellik üzerindeki etkisini araştırdı.

Sontag için belagat, statükoyu sorgulamaktan korkmayan gelişmiş, içe dönük bir zihnin işaretiydi. Bahsettiği "acı verici bireysellik", yalnız olmanın varoluşsal maliyetine işaret ediyordu, ancak aynı zamanda sağladığı yaratıcı özgürlüğe de.

Yalnızlık yoluyla, toplumsal beklentiler veya normlar tarafından şekillendirilmeyen, ancak bireyin kendi iç iletişiminden doğan daha otantik bir kendini ifade etme biçimi deneyimlenebilirdi.

Yalnızlık, sanat ve dil üzerine düşünceleri nesiller boyu düşünür ve sanatçıları etkilemeye devam etti.

Sontag'ın "kelimelerle düşünmenin" yalnızlıktan türemiş bir zihinsel izlenim olduğu iddiası, yaratıcılığın ve iletişimin doğasına dair önemli bir içgörü sunar.

Giderek daha fazla birbirine bağlı hale gelen, grup düşüncesinin ve kolektif deneyimlerin sıklıkla hakim olduğu bir dünyada, Sontag'ın fikirleri bize bireysel düşüncenin gücünü ve yalnızlığın dönüştürücü potansiyelini hatırlatıyor.

Çalışmaları, özellikle gürültü ve dikkat dağıtıcı uğraşlarla dolu bir dünyada, kendi seslerini duymaya çalışanlar için bugün de yankı bulmaya devam ediyor.


Kaynak: Classic Literature