Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam157
Toplam Ziyaret738820
Mutlu Yıllar

Sürekli anlaşmazlığın ve uyumsuzluğun nedenleri; kadınla erkek arasındaki dinsel ve yasal engeller ile toplumların arasındaki sınırlar ve kurallardır!
Adnan YALIM


Yeni yılda çocuklarınıza, bilgi yerine, özgün olanı; sporu, müziği, resim çizmeyi, kitap okumayı, yemek yapmayı, insanların birbirlerinden farklı olduklarını anlamalarını sağlamak için de, sanatı öğretin!

Ayrıca; sembol ve ritüeller yerine,

Değerleri; dil ve sanat, hukuk ve tarih, sorumluluk ve sorgulama, çevre ve iklim bilincini...

♠ Yaşamayı; kimseden emir almadan ve kimseye emir vermeden yaşamayı...

Benlik edinmeyi; "kul benlik" değil, "özerk benlik" edinmeyi...

Düşünmeyi; kimseden emir almadan, bağımsız düşünmeyi...

İnanmayı; safsatalara değil, başarıya inanmayı...

Başkalarına değer vermeyi...

Ekip çalışmasının önemini... 

...öğretin çocuklarınıza!

MASALCI NİNE
 

 Vahdettin Şen

Vahdettin Şen

Köyde herkes onu Cülü ebe diye bilir. İsmini bilenler ona Şavga karı der. En yakın kardeşleri kütükte “Şefika” yazılı diye ondan bahsederken bizim Şefika derler.

Cülü ebe ayağına çevikti. Belki bunun için, belki de ufak tefek bir kadın olduğu için Cülü dediler adına. Her ne ise, ben ona masalcı ebe diyorum.

Köyde radyonun, televizyonun olmadığı yıllarda, uzun kış gecelerinde, tandırın başına toplanan çocuklara nineler, dedeler masal anlatırlardı.

O zamanlar; ’’Bir varmış bir yokmuş, Allahın kulu çokmuş, az demesi günah, çok demesi sevapmış’’ diye başlardı masallar.

Cülü ebenin masallarında her zaman kötüler yenilir, iyiler kazanırdı.

Can kulağı ile dinlerdik Cülü ebeyi. Bazı gecelerde bilmeceler sorardı; akla gelmedik, insanı düşündüren. Bazen tekerlemeler söylerdi; birem birem , ikem ikem, kamçı boylu kara diken, diye. Ağzımız açık, olanca dikkatimizle dinlerdik. Böyle bir Cülü ebeydi mahallede….

Cülü ebenin ağzı laf yapardı.  Çok sayıda ağıtlar, türküler bilirdi. Belki okuması yazması da yoktu; ama çok bilgiliydi. Ameli ile olan atışmasını söylerdi, ezgisi ile; Nasıl oldu ebe, anlat derdik. Usanmadan, bıkmadan, sanki yeni bir olaymış gibi anlatırdı.

Olay şu şekilde gelişmiş:
Bir ilkbahar günü, bağ bahçe ekme zamanı, Ameli çıkmış Cülü ebeye gelmiş, salatalık tohumu istemiş. Cülü ebe ikiletmemiş, salatalık tohumunu vermiş. Aradan aylar geçmiş ama Ameli tohumun parasını vermemiş. Güz gelmiş, bahçeler bozulmaya başlamış, tohumun parası gelmemiş. Bir gün Ameli, eşeğine domates, salatalık, pancar, patates yüklemiş, bahçeden geliyormuş. Cülü ebe Ameli’yi yolda karşılamış ve şöyle demiş;

Kaldır gelin karayı,
Derin açtın yarayı.
Bahçeyi de bozdun,
Versene gayri parayı.

Ameli de cevaben:

Çektiriyon duvarı,
Attırıyon livarı,
Çekirdeğin acıymış,
Yiyemedik hıyarı.

demiş ve sürmüş eşeğini evine...

Cülü Ebe: Şefika Özüberk, Karayusuflu aile mensubu, Hiddet Özüberk’in eşi.
Ameli: Hacı Anşa (Ayşe Şahin, Mehmet Şahin’in eşi)
Livar: Bir çeşit silah
Hıyar: Salatalık


           
Vahdettin ŞEN, 10.03.2008


 

 


0 Yorum - Yorum Yaz
Din ve Bilim


Din ve Bilim
Doç. Dr. Şafak Nagajima

Biz insanlar, -bugünkü bilgilerimize göre- diğer canlılardan farklı olarak derin bir düşünme, yansıtma yeteneğine ve öz bilince sahibiz. Bu özelliklerimiz bizi, kendimize, çevremize, yaşama dair karmaşık sorular sormaya ve anlam arayışına iter. Kimimiz cevapları dini inançlar ve öğretilerde ararken, kimimiz de bilimin bistürisiyle yara yara, bilinmezin derinliklerine ulaşmaya çalışır.
Peki bu iki yaklaşımın arasındaki temel farklar nedir?
Dinler, bir inanç sistemi temelinde şekillenir ve yaşamın anlamını yaratıcı bir güç veya ilahi bir amaca bağlarlar. Kutsal metinler, ritüeller ve gelenekler aracılığıyla bu anlamı sunarlar.  Din, genellikle şüpheye yer bırakmayacak mutlak bir doğruyu hedefler ve o doğruya inanmayı amaçlar.
Bilim ise şüphecilik ve sorgulamaya dayanır. Gerçeği gözlem ve deneye dayalı objektif ve kanıtlanabilir bir yöntemle arar. Bilim insanlarının amacı, evreni ve insan yaşamını mantıklı ve deneylere dayalı açıklamalarla anlamaktır.
Dinler, genellikle değişmeyen ve sınanamayan bir inanca dayanır. Yanlışlanamaz veya test edilemezler. Örneğin, yaratılış konusu, evrenin nasıl yaratıldığına dair kesin bir inanç içerir.
Bilim ise yanlışlanabilirlik ilkesine dayanır. Bilimsel iddialar test edilebilir ve sınanabilir. Bilimsel bir açıklama veya teorinin yanlış olduğu deney veya gözlemle kanıtlanabilir.  Örneğin, yerçekimi teorisi belirli deneylerle sınanabilir ve yanlışlanabilir.
Dinler, genellikle doğaüstü bir varlık veya güç tarafından yönlendirildiğine inanılan bir anlamı öne çıkarır. İnsanların yaşamları, ilahi bir plana göre şekillenir. Evrenin kökeni, yaşamın amacı ve ölüm sonrası yaşam gibi metafizik soruları yanıtlamaya çalışırlar.
Bilim, doğaüstü açıklamalara dayanmaz ve kanıtı olmayan iddialarda bulunmaz. Kanıtı olmayan bir iddia zaten bilimsel değildir. Evrenin işleyişini doğa yasalarını kullanarak anlamaya çalışır. Bilim insanları, temel metafizik soruları yanıtlamak yerine gözlem ve deneylere dayalı olarak ölçülebilir ve anlaşılabilir gerçekleri anlamaya çalışırlar.
Dinler, genellikle kişisel inanç ve deneyimle ilişkilendirilirler. Her insan dinini kişisel bir biçimde yaşar ve yaşamın anlamını kendine özgü bir şekilde deneyimler.
Bilim ise evrensel ve nesnel bir perspektifi vurgular. Her yerde geçerli olabilecek bilgilere ve anlamlara ulaşma amacını taşır. Bilimsel bilgi, kişisel inançlardan bağımsızdır ve genellikle genel kabul gören gerçeklere dayanır.
Özetle, yaşamın anlamını dinlerde bulmakla bilimde aramak arasındaki temel fark, inanç ve şüphecilik, doğaüstü ve doğal, mutlaklık ve test edilebilirlik/yanlışlanabilirlik, kişisel ve evrensel gibi unsurları içerir. Bu iki yaklaşımın farklılıkları, insanların yaşamı yorumlama biçimlerini önemli ölçüde etkiler. Her iki yaklaşım da insanlar için farklı anlam ve tatmin kaynakları olabilir.

Doç. Dr. Şafak Nakajima